23 Nisan 2015 Perşembe

ÇAĞIN VEBASI


Özellikle son 30 yıldır belirgin bir toplumsal değişim sürecinin içinden geçtiğimizin sanırım genel olarak hepimiz farkındayız. Dr. Jean M. Twenge ve W. Keith Campbell, bu toplumsal değişimin en belirgin göstergelerini şöyle sunuyorlar: henüz çocuk yaştaki gençler bile kendilerini ön plana çıkarmak adına Youtube, Facebook ve Twetter gibi kişisel sayfalarda boy gösteriyorken, çoğunun buralarda sergiledikleri kişilik yapısı ve fiziki görünüşlerinin gerçek kimlikleri ile hiç bir alakası yok.

Bir neslin aynı anda %70 - %80'inin narsisizm tanısı ile karşı karşıya olması bunun yalnızca kişilik problemi değil kitlesel bir sorun olduğunu gösteriyor. Sorunun kaynağı kim? Aileler mi? eğitimciler mi? Devlet politikaları mı? Yoksa hepsi mi? Başlangıçta daha başarılı, özgüvene sahip, kendini ifade edebilen güçlü karakterler ortaya çıkarmak gibi iyi amaçlarla başlanan süreç bir noktadan sonra çığırından çıktı.

70'li yıllardan itibaren Amerikan toplumunda baş gösteren bu salgın her geçen gün ağına bir dizi genç daha katarak büyüyor. Bu gün vardığı sonuç, başarının ve topluma faydalı olmanın hiçbir önem arz etmediği, tek amacın kendini mutlu etmek olduğu, kendinden başka hiç kimseyi umursamayan, kendinin hayranı ve özel olduğuna inanan bir dolu yetişkin... Hesap edilenin tam tersi bir nesil ve hesapsızca harcanan banka kredileri neticesinde ekonomisi batmak üzere olan ülkeler...

Amerikan toplumu üzerinden tasvir edilen toplumsal yozlaşma aslında farklı kültürlere sahip olunsa da pek çok ülke için benzer tehlikeleri barındıran bir noktada. Narsisizm artık bireysel bir ruhsal bozukluktan öte bir yaşam tarzı haline dönüşüyor ve değer yargıları üzerinde söz sahibi olmaya başlıyor. Kolay banka kredileri, internet bağımlılığı, medya, diziler, kitlesel öfke patlamaları örneklerinden hareketle; toplumların geleceğini yakından ilgilendiren, küresel çapta yayılma potansiyeline sahip, bulaşıcı bir hastalık narsisizm.

Aile içi terbiyenin yanı sıra eğitim sisteminin de aşırı övgüye teslim olması; mükemmelsin, her şeyin en iyisine layıksın, özelsin, istediğin her şeye ulaşabilirsin soslu mesajları narsisizmi körüklerken; ünlüler ve medya bulaştırma görevini layıkıyla yerine getiriyor. Sürekli kendinden bahseden, arsızca kendini pazarlayan medya şöhretleri; gençlere kendinizi pazarlamazsanız hiçbir yere gelemezsiniz mesajını iletiyor.

Sıradan insanın kendisini göstermesine imkan sağlayan reality şovlar; içeriği ister evlilik, ister yemek yapmak, ister yeteneğini sergilemek olsun daha çok narsisist insanlara yer veriyor. Bu programların ilgi görmesi için narsist kişiler tercih edilirken; ekranda sürekli bu kişilerin boy göstermesi narsisist kültürü körüklüyor. Hem reyting hem vitrin olarak kullanılan narsisizm; materyalist, kendini beğenmiş, antisosyal davranışları normalleştirmeye başlayınca ünlü olmak amaç haline geliyor. Ünlü olmayı hak, ünlülük statüsünü vazgeçilmez kılan bu programlarla birlikte hayat tarzı haline gelen narsisizm hızla yayılmaya devam ediyor.

İmaj saplantılı kültürde insanlar kendilerini satılacak bir ürün gibi pazarlayarak kişisel marka yaratma çabasında. Narsisist olmayanlar da maddi zenginlik, fiziki görünüm, ünlülere hayranlık, ilgi çekme bağımlılığına verilen önemle kolayca ayartılıyor. Estetik cerrahinin girdabına çekilen insan sayısı her geçen gün artıyor.

Narsisizm İlleti her ne kadar Amerikan toplumunun içinde bulunduğu durumu anlatıyor gibi gözükse de gizlice bu kültürün etkisinde olduğumuz suratımıza çarpmıyor mu her geçen gün?

Tüm dünyaya yayılma eğilimindeki kendine hayranlık yanılgısı; sahte zenginler( borç yığınları olan), sahte güzeller( estetik müdahale ile), sahte sporcular (performans artırıcı ilaçlar kullanan), sahte ünlüler( reality şov ya da youtube yoluyla) sahte dahi öğrenciler( not enflasyonu) sahte ulusal ekonomi ( devasa devlet borcuyla), sahte dostlar( sosyal paylaşım siteleri) üretiliyor.

Nedir narsistlerin tipik özellikleri; başarılarıyla böbürlenme, fiziki görünüme odaklanma, statü simgesi olarak maddi varlıklara değer verme, öne geçmek için hileyi pek de rahatsız olmadan yapabilme, ilgi ve ün kazandıracak fırsatlara düşünmeden atlama.

Kendine hayranlık kültürüne teslim olmadan önce alçakgönüllülük ve edep önemliydi, kibir hoş karşılanmazdı. Anneler çocuklarına 'akşam ne istersin prenses' yerine 'sen kim olduğunu sanıyorsun bunu bulamayan milyonlarca aç çocuk var' diye hadlerini bildirirdi. Her şey iyi niyetle başlasa da dost canlısı mutlu çocuklar değil benmerkezci narsisist gençler çıktı ortaya.

Özel olduğuna ve herkesin uyması gereken kurallara uymak zorunda olmadığına inandırılan gençler, kimsenin kendilerini anlamadığına da inanmaya başlıyor bir süre sonra. Benzersiz olmak, eşsiz olmak, özel olmak kişiyi diğerlerinden ayırıp kopukluk yaratıyor. Özel olduklarına inandırılan, kendi ihtiyaçlarının öncelikli olduklarına inanan kişiler hak ettikleri saygıyı gördüklerine inanmadıkları an saldırganlaşmaya başlıyor.

Gittikçe körüklenen rekabetçilik, gelecek endişesi yaratırken insanları ilerlemek için kuralları çiğnemeye teşvik ediyor. Birkaç kişinin hileye başvurması diğerlerine hileye başvurmazsa kazanmasının imkansız olduğu mesajını ilettiğinden ahlaksızlık yayılarak ilerliyor. Herkes yapıyor savunusu hileye başvurmak için temel aklileştirme görevini üstleniyor.

TEHLİKEYE DİKKAT!

Kaynak: Asrın vebası Narsisizm İlleti, Dr. Jean M. Twenge ve W. Keith Campbel.


                                                                        Uzman Psikolog Hülya Macit
                                                                           www.hulyamacit.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder