14 Şubat 2017 Salı

Terapiden-II



Borderline kişilik örgütlenmesine sahip yapılarla seanslar genel olarak şiddetli duygusal aktarımlarla dolu geçer. Buna rağmen kişi gelmeye devam eder. Çünkü çoğunlukla gözlenen saldırgan tutum altta yatan "mükemmel bakım veren", "ilgili" diğerine karşı duyulan ihtiyaç ve özleme karşı bir savunmadır. Böyle birine olan ihtiyacı ve böyle birini bulacağına dair inancı kişi için öyle önemli ve onu ayakta tutan bir şeydir ki bu konuda hayal kırıklığına uğrama olasılığına karşı kendini korumak için karşı tarafı ilgisiz, soğuk hatta saldırgan biri olarak deneyimleyebilir. Şu da bir gerçektir ki bu ütopik beklentilere sahip olup da  hayal kırıklığına uğramamak da pek mümkün değildir. Karşıdaki ne yaparsa yapsın bu ütopyaya ulaşması mümkün değildir. Çünkü aslında bu gerçek hayatta olması mümkün olmayan, kişinin kendi hayal gücünün ürünü olan bir fantezidir. Bu fantezi de doyurulmamış çocukluk ihtiyaçlarının bir sonucudur. O yüzden bu kişiler hayatları boyunca kusursuz ilişki, ölümsüz aşk vs. ütopyalarının peşinden koşarlar. Gerçek hayatın eksik ve kusurlu ilişkilerini tolere etmekte zorlanırlar. 

Genel olarak borderline yapının zihninin çalışma biçimi şudur: örneğin terapiste (ya da herhangi ötekine) dair yaşanan herhangi bir hayal kırıklığı (bunun için ötekinin çok büyük bir hata yapması gerekmez: gözünün dalması, söylediğini tam anlayamaması, saate gözünün kayması, pencerenin önünden geçen kuşa dikkatinin kayması vs.)danışanın fantazisindeki mükemmel imgeden sapma anlamına gelir. Bu da ondan hiçbir şey beklenilmemesi gerektiğinin çünkü onun "yoksun bırakıcı", "ihmalkar", "zalim", "soğuk"vs. biri olduğunun kanıtıdır. Aradığı delili bulmuştur sonunda. 

Terapisti böyle algılamak fazla yakınlaşmaya karşı kendini koruma biçimidir. Çünkü ona yakınlaşırsa derinlerdeki ihtiyaç ve arzular aktive olacak ama bunlar doyurulması imkansız arzular ve hayatın gerçekliğine uygun olmayan beklentiler olduğu için tam bir tatmin yaşayamamanın verdiği acı dayanılmaz olacaktır. Borderline yapının bu ütopik imgeye dair saplantılı tutumu onu gerçek hayatın eksikliklerle dolu bir parçası olan terapistin yardımına kendini kapamasına ve reel bir yardım almaktan kendini mahrum bırakmasına sebep olabilmektedir. Bu durumu ona yorumlamak terapi sürecinin en önemli parçası ve kişinin hayal dünyasından gerçek dünyaya geçişinin anahtarıdır.